Strateji ve bor madenlerimiz

-
Aa
+
a
a
a

Bugün bor denince akla her derde deva bir maden gelecek neredeyse.. Neredeyse kullanılmadığı alan yok, şampuanlarımızdan, fincanlarımıza, araba motorlarımızdan, nemlendiricilerimize, her yere girmiş bir hammadde .. Petrol bile bu kadar yaygın kullanım alanı neredeyse bulamaz denecek bir durum.. Dünya rezervlerinin (tespit edilen) büyük kısmı ise ülkemizde, 100 milyar dolarlar tutarında bir zenginliğin üzerinde oturuyoruz ama faydalanamıyoruz gibi...Dünya Bor Ürünleri Ticareti sanırsınız ki yıllık yüz milyarlarca dolarlık potansiyeli olan bir pasta, halbuki bor ürünleri o kadar çok çeşitli değil, salt toplam bor ürünleri ticaret hacmi 1,5 milyar doların üstünde değil, esas gelir bor ürününü kullanıp yüksek teknolojik ürün elde etmede ama daha biz ülkemizde doğru dürüst bor ürünü üretemiyoruz ki... İşin garibi bunu üretecek tesis de teknoloji de, ülkemizde yok da değil...Biz ise hammadde deposu olarak, bor hammadde ve ürün ihracatını daha üç yüz milyon doların üstüne çıkaramadık... Esasında bor ürünü imalatında Türkiye ağırlığını koysa, işte o zaman o büyük teknolojik üretim yapan şirketler bu yatırımlarını Türkiye ye kaydırmak mecburiyetinde kalacaklar ve Türkiye hem en başta dünya bor ürün ticaretinin merkezi olacak, hem de yüksek teknolojik ürün üretiminde anahtarı elinde tutacak ama , ama.... daha izlenecek stratejinin ne olması gerektiği bile yeterince tartışılmıyor gibi.Sonra bir hatalı bir kanaat daha var .. sanki çok yüksek bir teknoloji gerektiriyor ki şu boru işlemek .. bir türlü Batıdan şu sır gibi saklanan teknolojiyi transfer edip de bor ürünü üretip makus talihimizi yenemiyoruz .. F-16 yapıyoruz ama ...boru işlemek, o ayrı bir konu... bizi aşıyor gibi. Benim bugün gördüğüm tablo aşağı yukarı bu .. ama tablonun görünen yüzünün arkasına baktığım da ise gördüğüm oldukça farklı.Örneğin,1) Türkiye de bor ürünü üretecek özel sektör sanayii ve teknolojisi vardır ama ismi var cismi yok noktasında bulunmaktadır. Çünkü özel sektör, bu sektörde yaşam mücadelesi vermiş özel sektör temsilcilerinin beyan ettiği üzere ham maddesini Eti Holding'ten ihraç fiyatlarının neredeyse 2 misli üstünde alma durumundadır - Örneğin tinkali 140 USD /ton yerine 200 USD/ton üstüne -

 

Tamam ben de o zaman Bulgaristan da, Almanya da firma kurarım , Türkiye 'den ham maddemi döviz ödeyip alır, sonra tekrar gerisin geri Türkiye deki tesisime yollarım deseniz bile, ihraç fiyatları yine de mal almanız zordur. Ayrıca, alsanız bile bor da navlun da oldukça önemli bir maliyettir. Malı döndürüp getirmenin maliyeti de çok yüksektir. Ben bor sanayicilerimizden bazıları ile konuştuğumda, her halde ben yanlış anladım zannıyla bu hususları birkaç defa tekrar ettirmeden, kulaklarıma pek itimat edemedim Ama netice de doğru dürüst bor ürünü dahi üretemez durumda takılıp kalıyoruz maalesef, yurt içine yüksek fiyatla maden satma politikası yüzünden.2) Deniyor ki ''Mamul bor ürünleri üretebilmek için gerekli teknoloji Türkiye'de yok. Çünkü Batılı ülkeler bor teknolojisini bize vermeyi hep reddediyor. KOCA BİR YANILGI. Hayır, teknoloji yokluğunu bırakın, çalışamayan kurulu fabrikalar var .. bu ikili hammadde fiyatlamasından dolayı. Bugün evde, yüksek teknolojili (!) mutfak aletlerinden olan tava ve havan (!) ile bile bordan, önemli bir bor ürünü olan boraks elde etmek mümkünken hammadde temin edemediğinden bu üretimi yapamayan özel sektöre ait kurulu fabrikalarımız var.3) Ama, tüm bunlara bir çare gelse de, Bor'un geleceği öyle spekülasyon yapıldığı kadar çok da parlak değil. Evet, bor her zaman stratejik maden olacak ama Dünyanın çoğu üretim prosesinde, çok küçük miktarlarda neredeyse katkı maddesi olarak ihtiyaç duyulan bor ürünleri, daha çok ama çok uzun süre gerçekte her zaman arzı talepten yüksek olan bir madde olacak gibi görünüyor. Esas proses maddesi olarak kullanılacağı yepyeni ve tüketimi bol bir alan yaratılamadığı takdirde bu kaçınılmaz görünüyor. Bor'un tek başına enerji olarak kullanılması da mümkün değil. Örneğin, Bor bileşiği olan sodyum bor hidrür, hidrojen  .hidrojen de enerji elde etmek için kullanılabilir ama bu bor bileşiğini kullanmak hidrojen elde etmenin tek yolu da değil. Ayrıca, konunun uzmanları hidrojenden enerji elde etme maliyetinin, petrolden, doğal gazdan enerji elde etmekten çok,çok misli yukarıda bir maliyetle mümkün olabildiğini ve dünyada her geçen gün tespit edilen petrol ve doğal gaz rezervleri varken, daha uzun on yıllar boyunca petrol ve doğal gazın yerinin kolay, kolay alınamayacağını ifade ediyorlar.Bugün dünya bor ürünü ticaretinin çok büyük bir kısmında, ismi kocaman duran ama sadece 3 (üç) üyesi olan Avrupa Bor Birliği'nin politikalarının etkili olduğunu okuduğunuz şu anda tıpkı benim ilk duyduğum anda ki gibi muhtemelen, bu 3 sayısına inanamadınız. Ama gerçek. Bu kısıtlı üretici yapısı nedeniyle, bugün bordan elde edilen ürün fiyatlarının suni olarak tekel konumunda ki bu üreticiler tarafından, aynı tarih boyunca da olduğu gibi suni olarak yukarıda tutulduğu, iddia ve bilgileri ortada dolaşırken, artık gelecekte bırakın cevher fiyatlarının artmasını, tersine fiyatların gerilemesi karşısında yaşanacak gelişmeye de hazır olmamız lazım. Çünkü, bu trendin oluşması Türkiye'yi Dünyanın bor merkezi yapacak bir gelişme olacak. Fiyatların düşmesi ve Türkiye'nin bor merkezi olması arasında ne ilişki var derseniz, yazının kalan bölümünü okumanızı rica ederim.Şimdi isterseniz, acaba Bor da bulunan gerçek cari ekonomik potansiyel ne kadardır diye bir soru sorup, bir analiz yapalım.Bu analizimizde, borla ilgili yapılan değer analizlerinde dikkate alınması gereken 3 ana grupla karşılaşırız. Bor madenlerimiz konusunu değerlendirirken bu gruplara dikkat etmemiz gerekir:

 

İlk grup Bor'un cevher olarak değeridir.Bor Cevherinin çıkarılması çok basittir. Özelikle Türkiye de Bor cevherinin çıkarılması neredeyse hafriyat çalışması kadar basit ve düşük maliyettedir. Türkiye de bor cevherinin çıkarılması diğer Rezerv sahibi ülkelere göre çok düşük bir maliyete sahiptir. Ama borun cevher olarak değerini yansıtan bir piyasa yoktur. Borsaya tabi bir maden değildir. Örneğin, elde edilme maliyetine göre Eti Holdingin kendi açısından oldukça karlı olarak yurt dışına satış yaptığı 140 USD/ ton (tinkal) cevher fiyatı bilinen yegane ihraç fiyat seviyesidir. Çünkü, 2001 yılına kadar Eti holding toplam 100 milyon USD civarında bir maden ihracatı yaparak, dünya cevher ticaretinde % 95lik bir paya sahip olmuştur.İkinci grup Bor'un işlenip ürün haline getirilmiş değeridir.Örneğin evde tava ve havan yardımıyla bile elde edebileceğimiz Boraks gibi ..Esasında bor cevherinden ürün elde etmek için Türkiye de her türlü bilgi birikimi, teknoloji vardır ama ve ham maddesizlikten (!) de çalışamayan özel sektöre ait fabrikalar vardır. Bu gruba ait, Dünya Bor Ürün Ticaretinde ki toplam hacim 1,5 milyar doları civarıdır .. Ancak Ülkemiz, bu ürün ticaretinden bor ürünü üretecek yerli sanayi, yurt dışı fiyatların 2 misli fiyat cevher almak durumda olduğu için üretim yapamaz duruma gelmiş , özel sektöre ait tesisler kapanmış ve netice itibarı ile bugün, sadece Eti Holding tarafından arzı yapılan bu grup ürünlerden ülkemizin aldığı pay tahminlere göre, 100 milyon USD' ın biraz üstünde gerçekleşmiştir.ÜçüncüGrup ise Bor'dan elde edilen bor ürünleri kullanılarak yapılan üretimden gelen değerdir.Uç noktası Bor bileşiği yardımıyla çalışan arabanın yapılmasına kadar dayanan bu üretimler de kendi aralarında değer farklılıkları gösterir. Bu grupta bor bileşikleri yardımıyla, Fiber optik kablo yapımından, cam sanayiine, deterjan sanayiinden tarım ilaçlarına, askeri amaçlı kullanımdan yakıt olarak kullanılmaya kadar geniş bir piyasa vardır.Ama Türkiye en verimli cevhere sahip olmasına rağmen milyarlarca dolar tutarında katma değer üreten bu büyük piyasaya mal arz edememektedir. Hatta bırakın Dünya ticaretinden pay almayı bu üçüncü grupta yer alan ve bor katkısıyla üretilen ürünlerin ve hatta yukarıda bahsi geçen temel bor ürünlerinin bile müşterisi durumunda olup, bor ürün ve uç ürünlerinin ithalatçısı durumunda bulunmaktadır ..

Bu durum biraz da tarladaki kaliteli pamuğa rağmen, bizzat kendi fiyat politikalarımızdan dolayı, kendi pamuğumuzu tam anlamıyla ipliğe dönüştüremeyip ama kaliteli bir pamuklu kumaştan mamul bir giysi fiyatına (harcanan emek, üretim, teknoloji vs.yi görmeksizin) bakıp, ya bu bizim pamuk da ne kadar değerliymiş denmesine benzer. Zenginlik pamuğa veya cevhere sahip olmak değildir. Zenginlik pamuktan veya cevherden yaratılan katma değerin miktarı ile doğru orantılıdır.Bizim borla ilgili bu tarz uç ürünlere geçebilmemiz için, ilk stratejinin dünya piyasasından ciddi pay almayı hedefleyeceğimiz ikinci grup bor ürünleri üzerine olması gerektiğini görmemiz gerekir diye düşünüyorum.Bu nedenle, bor madenlerinin özelleştirilmesine gerek yoktur, bor madenlerinin devlet eli ile çıkarılmasında da hiçbir sakınca yoktur fakat bor ürünleri konusunda uygulanan ve yerli sanayi kurulmasına imkan tanımayıp esas olarak ülkemizin ticari rakiplerini besleyen adaletsiz fiyat politikalarının devamında sakınca vardır. Bor konusunda yerli sanayiinin maden cevheri ihtiyacının ihraç fiyatları ile eşit fiyatlarla karşılanması garantisinin verilmesi, bor konusunda ülkenin önünü açacaktır ve netice de ülkemizde kurulu tek fabrikası bile olmayan dünya devleri dahi ülkemize gelerek bor konusunda yatırım yapacaktır, bunun da ülkenin menfaati gereği olduğunu görülmelidir diye düşünüyorum.Eti Holding'in bor ürünleri fiyatlama politikalarının ve dolayısıyla bor cevherinde yerli sanayiye yüksek fiyatla hammadde satılmak istemesinin arkasında, yerli sanayinin bor cevherini işleyerek rekabet yaratması ve netice de fiyat düşüşüne neden olmasından duyulan endişe, ve bunun engellenmesi olabilir. Ama bence bu bütünüyle yanlış bir stratejidir. Ayrıca, fiyat düşüşü olsa bile Türkiye'nin bor cevher fiyatlarının düşüşünden, sonrasında 2. grup bor ürünleri dünya fiyatlarının düşüşünden zararı değil, çıkarı vardır. Dünya da cevher fiyatlarının ve 2. grup bor ürünlerinin fiyatlarının düşmesi demek, bu iki grup ürünün dünya da Türkiye'den başka hiç bir yerde üretilemeyeceği anlamındadır.Bu fiyat düşüşü olduğunda, Dünya da bu ilk 2 grupla ilgili bulunan bütün bor madenleri ve tesisleri kapatılmak zorunda kalır. Ekonomik olmaktan çıkarlar. Ve en önemlisi kapatılan bu tesislerin Türkiye'ye nakledilmesi mecburiyeti ortaya çıkar. Çünkü, Türkiye cevher fiyatlarını düşürdüğünde Amerika'dakiler dahil hemen bütün maden ocakları maliyetler açısından çalışamaz duruma gelir. Esasında da, bugün bile çalışmamaları gerekir, ...Türkiye'de bu kadar zengin, elde edilme maliyeti bu kadar düşük cevher yatakları varken.Ülkemizin bor konusunda en büyük avantajı üretim maliyetinin en düşük olan ülke olmasıdır. Yataklar çok verimli ve işlemesi çok kolaydır. Ülkemiz bor ürünlerinde ki katma değeri de kendi ülkesinde tutmak için fiyat politikalarını kesinlikle gözden geçirmeli ve bu şekilde yüksek katma değerli ve bor ürünü kullanan teknolojik yatırımları ülkemize yönlendirmelidir.

2003 yılı için açıklanan rakamlara göre de Eti Holdingin 2003 yılı maden ihracı 213 milyon dolar seviyesindedir. Bu rakam içinde borun ağırlıklı paya sahip olduğu tahmin edilmektedir. Yıllardır  200 milyon dolar civarında olan bu ihracat kimi yıllar 190 milyon dolara düşerek, kimi yıllar 240 milyon dolar seviyesini çıkarak sürdürülmektedir.

 

Ama Türkiye bor konusunda görüldüğü ve bilindiği üzere mutlak bir mukayeseli üstünlüğe sahiptir. Bu üstünlüğünü kullanarak pazarın tek hakimi olması gerekir. 

 

Özellikle bor cevher fiyatlamasında izlenecek politika ya Türkiye'yi Dünyanın bor merkezi yapacaktır ya da bugünkü gibi bor cevheri ve 2. grup bor ürünleri birkaç yüz milyon dolarlık bir girdiden başka bir fayda getirmeden ihraç edilip duracak, ama bu iki grupta söz sahibi olamayan Türkiye için de, kendi toprakları üzerinde milyarlarca dolarlık bir hacme sahip 3. grup bor kaynaklı uç ürün üretilmesi pek mümkün olmayacaktır gözükmektedir.Kanaatim, artık kesinlikle geçmişte yapılan uygulamaların geçmişte bırakılıp, Türkiye'nin bor politikası günün şartlarına uyarlanmasının ve Türkiye'nin bu maden üzerinde ağırlığını koymasının doğru olacağı yönündedir. Bor konusunun ülkemizde bu boyutları ile de tartışılmasını bir zaruret olarak gördüğümü ifade etmeliyim. Ülkemizin, bor madenleri konusunda ki stratejisinin, tüm detaylar ile tartışılarak oluşturulmasından kazanan ülkemiz olacaktır.